Hayat En Güzel Hediye
Ülkemizin içinden geçtiği süreçte çok fayda verebilir son dönem böbrek yetmezliğini tartışmak.
Zira bu hastalığa dair söyleneceklerin içerisinde hayatın ne kadar muhteşem bir hediye olduğu vardır.
Yine bu hastalığın tedavisi toplumsal dayanışmayı gerektirir. İçinde yaşadığımız toplumun ne kadar akılcı bir hayat yaşadığına işaret eder bu hastalık.
Hayata kıymet vermek, dayanışma ve akılcı bir toplumsal yapı… Sadece dile getirirken bile insanın yüreği ısınıyor değil mi?
Ülkemizde altmış binden fazla son dönem böbrek yetmezliği hastası var.
Yaklaşık yirmibeş bin hasta organ nakli olabilmek umuduyla listelere kaydedilmiş durumda.
Umutla bekledikleri o gün gelinceye kadar da hemodiyaliz ünitelerinde haftada üç gün hemodiyaliz tedavisi görerek bekliyorlar.
Tıbbi nedenlerle böbrek nakli olamayan hastalar dışında tüm diyaliz hastaları böbrek nakline adaydır.
Yapılan çalışmalar da göstermektedir ki böbrek nakli olan hastalarda yaşam kalitesi ve süresi artış göstermektedir. Özgürlük tek başına bir parametre olarak hastalar için böbrek naklini tercih etmemizi sağlayacak güçtedir.
Ancak ülkemizde pek çok konuyu tartışırken içine düştüğümüz hataya bu alanda düşmekten kaçınmalı ve hayatı siyah-beyaz ikilemine sıkıştırmamalıyız.
Sorunlar sadece böbrek naklinin daha çok yapılması ile çözülemeyecek kadar karmaşık durumda.
Öncelikle koruyucu hekimliği ön plana çıkarmalı ve aslında sağlığın korunmasına odaklanmalıyız.
Zira sağlık kaybedildikten sonra nasıl zorlu süreçler yaşandığına en yakından şahit olan bizleriz.
Beslenme bozukluğunun düzeltilmesi, tuz kullanımının zararlarının bıkmadan usanmadan anlatılması, aşırı kilolu olma halinden kaçınılması, egzersiz alışkanlığının edinilmesi ve düzenli sağlık kontrolü ile pek çok sağlık sorununun önüne geçmemiz mümkün aslında.
Aşırı kilo ve sağlıksız beslenme nedeniyle şeker hastalığı sıklığındaki belirgin artış böbrek hastalıklarındaki artışı besleyen önemli bir kaynak.
Bilinçsizce tüketilen aşırı tuz yüksek tansiyon nedeni ve maalesef pek çok ciddi sağlık sorunu da yüksek tansiyonun bir sonucu. El birliği ile bu konuları bıkmadan usanmadan anlatmalıyız topluma.
Diğer yandan son dönem böbrek yetmezliği hastalığı ile mücadele eden hastalarımız için de insana en yaraşır tedavi planlamalarını yapmakla yükümlüyüz toplum olarak.
Geleceğimizi sigortalamak açısından da önemli bir konu bu. Zira yarın hepimiz bu hastalıkla karşılaşma ihtimali taşıyoruz.
Akılcı olan alacağımız önlemlerle söz konusu hastalığın sıklığını azaltmaya yönelik bir planlama yapmak ve diğer yandan tüm mücadelelere rağmen bu hastalıkla karşılaşan insanlarımıza en ideal tedaviyi gerçekleştirecek altyapıyı hazırlamak olacaktır.
Gurur duyarak söylemek mümkün ki organ nakillerinde dünyanın en önde gelen 3 ülkesinden biriyiz bugün için. Ancak bu başarıyı canlı vericili nakillerle sağlamış durumdayız.
Asıl arzu edilen vefat eden kişilerden yapılacak organ bağışlarıyla hastalarımızı tedavi edebilmek. Zira her hastamızın canlı vericisi yok ve tek umutları bağışlanacak organlarla tedavi olabilmek. İşte bu noktada da toplumsal dayanışma devreye giriyor. Bağış bilincini arttırmak için tüm gücümüzle çalışmak durumundayız.
Diğer yandan hastalar böbrek nakli oluncaya kadar geçen sürede hemodiyaliz ile hayata tutunmaktalar. Bu noktada hemodiyaliz ünitelerinin sorunlarına eğilmek, ihtiyaç duyudkları desteği onlara sağlamak, on binlerce hastanın hayatını çok yakından ilgilendiren önemli bir konu.
Hemodiyaliz tedavisinde de çok önemli bir deneyim biriktirmiş olan ülkemiz hali hazırda altmış binden fazla hastayı hemodiyaliz tedavisiyle hayatta tutmakta.
Diyaliz merkezlerine kulak verirseniz eğer, onların da çok ciddi sorunları var. Sorunları parçalara ayırarak çözmeye çalışmak yerine bütünlüklü bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Öncelikle hayatın en güzel hediye olduğunu hepimizin anlaması, toplumsal dayanışma ile organ bağışının arttırılması, organ yetmezliği ile mücadele halinde olan hastalar ve onlar için mücadele eden sağlık kuruluşlarının sorunlarına samimiyetle yaklaşılması dileğiyle.